Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bağlamından Çizgi Film ve Masallar
Bu yazımda çocukların masal, çizgi film vb. yayınlarda maruz kaldıkları ataerkil kalıp yargılardan ve bu alışılagelmiş yargılara karşı nasıl mücadele edebiliriz biraz bundan bahsedeceğim.
Bir ebeveyn çocuğunu özgüveni gelişmiş, toplumsal cinsiyet eşitliğine inanan ve saygılı bir birey olarak yetiştirmeyi amaç edinmelidir. Ebeveynler bu amacı gerçekleştirebilmek için de çocukların, çocukluk dediğimiz yüzyıllar boyunca değişen, sosyo-kültürel bir kavram olan ve kişisel gelişimini büyük oranda etkileyecek bu dönemine çok dikkat etmelidir.
Toplumsal yapı hayatın her alanında kadınların ve erkeklerin rollerini çizer. Çizilen roller ise çocukluktan itibaren nesilden nesile çeşitli kanallarla aktarılarak varlıklarını sürdürürler. Bu kanallardan bazıları ise masallar ve çizgi filmlerdir.
Masallar ne kadar gerçeklikten uzak gibi dursa da aslında özünde vermek istediği mesajlar ve taşıdığı ideolojileri vardır. Günümüze kadar gelen masallara baktığımızda ise maalesef cinsiyetçi klişeleri, kalıp yargıları tekrarlayan ve sağlamlaştıran masallar daha popüler durumdadır.
Bu popüler masallarda kadınlara dayatılan bir güzellik anlayışı vardır. Kadınlar zayıf, genç ve güzellerdir ki böylece toplum tarafından kabul görsünler. Kurtarılmak için de zengin, yakışıklı prensi ya da erkeği beklerler. Ayrıca kadın karakterler isyan edemezler, içinde bulundukları durumu sorgulamazlar. Ona söylenenleri dinleyip itaat ederler. Baş kaldırıp kendilerine yeni bir sayfa açmaları söz konusu değildir. Bu durumu sindiren kadınlar da ödüllendirilir.
Erkekler ise mutlaka güç sahibi, yakışıklı, zengin ve korkusuz olmalıdır. Çoğu popüler masalda yakışıklı, cesur prens/erkek “sahip olmak istediği” bir yere hapsedilmiş veya özgürlüğü kısıtlanmış kadın karakteri elde edene kadar pes etmeden (Bu masallara göre erkekliğin doğasında pes etmek yoktur.) kahramanca mücadele ederler. Sonucunda ise ödüllendirilirler ve bu ödüllendirmenin kadın üzerinden olması hiçbir şekilde kabul edilemez bir durumdur.
Çocukların çok kolay bir şekilde erişebilecekleri ve çocukların bilişsel, duygusal ve kişilik gelişimlerinde önemli bir konumda olan çizgi filmlere baktığımızda ise anne karakterlerinin kamusal alanlara kıyasla yemek, ev ve bakım işlerinde yoğunlaştığı gözlemlenir. Baba karakterlerinin ise tam tersi tamir işlerinde ya da kamusal alanlarda bulunması söz konusudur. Çizgi filmlerde özellikle ev ve bakım işlerinin anne tarafından yapılması, anne ve baba karakterler arasında iş bölümü yapılmadan, sorumlulukların birlikte ve eşit bir şekilde paylaşımı yapılmaması da kalıp yargıları pekiştirmektedir.
Bu çizgi filmlerdeki kız çocuğu karakterlerinin erkek çocuğu karakterlerine göre daha düzenli olma, dış görünüş ve güzelliğe dikkat etme gibi özellikleri, söylemleri vardır. Erkek çocuğu karakterlerinin ise kendine güveni, bilim ve teknolojiyle ilgili olma, problem çözme ve akıl yürütme gibi özellikleri kız çocuğu karakterlerine göre daha fazladır.
Çocukluk döneminde bu çizgi film ve masalları izleyen, dinleyen çocuklar karakterleri benimserler. Zamanla kendileri için model aldıkları bu karakterlerin olaylar karşısındaki davranışlarını, tutumlarını da taklit ederler.
Ayrıca “Birçok araştırma, televizyon programları reklamlar ve çizgi filmlerde kadınların erkeklerden daha az yer aldıklarını, düşük statülü bir işe sahip olarak temsil edildiklerini, erkek karakterlerden daha az bilgili kişiler olarak ikinci planda gösterildiklerini ve toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgili olarak kalıp yargıları yeniden ürettiklerini ortaya koymuştur.” (Ayşegül Deniz, 2019)
Yazımda genel olarak bahsettiğim çizgi film ve masallardaki toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kalıp yargılardan dolayı ebeveynler çocuklarının bu masal ve çizgi filmleri dinlemelerine, izlemelerine engel olmamalıdırlar ancak cinsiyetçi klişeleri tekrarlamayan ve daha bilinçli olabilmelerini sağlayan masal ve çizgi film karakterlerini üretebilirler ya da yerine alternatiflerini getirebilirler. Ayrıca çocuklar masalı dinlerken ya da ebeveynler çocuklarıyla beraber çizgi film izlerken cinsiyetçi bir klişe gördüklerinde bu durumu birlikte konuşarak, sorular sorarak sorgulayabilirler. Böylece toplumsal cinsiyet eşitliğinin farkında, cinsiyetçi klişelere karşı nasıl davranması gerektiğini bilen çocuklar yetiştirilebilirler.
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'nde Sosyal Hizmet 3. sınıf öğrencisiyim. Toplumsal cinsiyet eşitliği, göç, insan hakları, mülteci hakları ve çocuk hakları konuları ile ilgileniyorum ve bu konular üzerine eğitimlere, çalışmalara katılıyorum. Göç alanında aktif gönüllülük yapıyorum. Kitap okumayı ve yeni yerler keşfetmeyi, denize gitmeyi çok seviyorum.
Bilgilendirici bir yazı olmuş. Ellerine sağlık Halime 🙂