Bilim ve Teknoloji Alanlarında Sürdürülebilir Eşitlik Sağlamak Üzerine Düşünceler

Bilim ve Teknoloji Alanlarında Sürdürülebilir Eşitlik Sağlamak Üzerine Düşünceler

Son yıllarda, hemen hemen her çalışma alanında kadınlar için eşit koşullar sağlanması, kadın uzmanların daha fazla görünür olmaları ve özellikle kız çocuklarının erkek egemen çalışma alanlarını da korkmadan tercih etmelerinin sağlanması için bireysel ve kurumsal ölçeklerde çeşitli çabalar sarf edilmekte. Reklamlar ve kampanyalar düzenlemek, yöneticilerin demeçler vermesi, rol model örnekleri sunmak gibi yaygın yaklaşımların ulaşılmak istenilen hedefe katkıları yadsınamaz. Fakat bu yaklaşımların tartışılması gereken bazı yönleri olduğunu düşünmekteyim. Bu konularda bir otorite olmadığımı yazının hemen başında belirtmek isterim. Okuyacağınız yazıda da kendi görüşlerimi ve gözlemlerimi sizlerle paylaşacağım.

Çocukların ve gençlerin aktif olarak takip ettikleri sosyal medya platformları, televizyon programları ve diziler gibi ortamlarda bilimin çeşitli dallarında çalışan kadınları görebilmelerini ve hatta onlara erişebilmelerini sağlamaya çalışmak, onlara bilimi ve bilimsel düşünceyi sevdirmek için etkili bir adım. Bundan yıllar önce durum farklı olsa da artık hiç kimsenin “Bu konuda uzman kadın yok.”  bahanesine sığınabileceğini sanmıyorum. Yeterli araştırmayla bilimin çeşitli dallarında uzmanlaşmış kadınlara ulaşmak mümkün. Bu görünürlüğü sağlayan çeşitli platformlara ve bu platformlarda görünür olmaya çalışan insanlara bu aşamada ne kadar teşekkür etsek az. Bu “görünürlük” yaklaşımının, yazılı demeçlerden, büyük şirketlerin düzenlediği reklamlar ve kampanyalardan çok daha değerli olduğunu düşünmekteyim. Çünkü, farkında olarak ya da olmayarak sosyal, ekonomik ve kültürel seviyesi kendimize benzeyen (en azından ulaşılabilecek derecede yakın olan) insanlarla bağ kurmaya daha yatkınız. Büyük bir şirket yöneticisinin demeçleri, reklamlarda rol alan ünlülerin açıklamaları, en prestijli ödülleri alan kişilerin sürekli birbirine benzeyen, duygusal hikayelerle örnek olarak sunulmaları her ne kadar toplumu uyandırmak adına faydalı olsa da gençlerin bu kişilerle bağ kurabilme ihtimalleri benim düşünceme göre daha zayıf. Bu aşamada, daha küçük ölçekte çalışan ve katılımcılar ile dinleyicilerin birebir etkileşimlerinin çeşitli nedenlerden dolayı daha kolay olduğu platformların önemi devreye girmekte. Kendi öğrencilik yılları tecrübelerimden ve sonrasındaki gözlemlerimden yola çıkarak, dinleyici sayısının çok fazla olmaması, konuşmacıya çekince duymadan sorular sorabilmek, konuşmacıdan gerçek zamanlı cevap alabilmek gibi unsurların daha samimi ve gerçekçi bir iletişim ortamı kurulmasına olanak verdiğini söyleyebilirim. Bu gibi nedenlerden dolayı gönüllü oluşumları desteklemenin, varlıklarını çevremizle paylaşmanın ve aktivitelerine yardımcı olmanın, gençlerin meslek tercihlerini bilim ve teknoloji gibi alanlara yönlendirebilmek adına büyük reklam çalışmalarına kıyasla bireysel ölçekte daha faydalı olduğunu düşünmekteyim.

Peki hem küçük hem de büyük ölçekte, kız çocuklarını bilim ve teknoloji alanlarına yönlendirmek için uğraşan platformlar kişileri rol model olarak sunmak zorunda mı?

Hayır değil. 

Günümüzde, her alandaki başarılarda herkes için bir rol model unsuru aranmakta. Özellikle kadınlar için bu rol modellik yaklaşımı genellikle cinsiyet üzerinden tanımlanmakta. Kişisel bir örnek vermek gerekirse, çalıştığım alanı seçerken benim belirli bir rol modelim yoktu. Çocukken özendiğim, çalışmalarını kendime örnek aldığım çeşitli kadınlar oldu ama bu kişi benim rol modelim dediğim biri olmadı. Kadın veya erkek, ünlü ya da hayatımın içinden beni etkilemeyi başaran tüm insanların karışımı benim hayali rol modelimdi. Çok başarılı bir insanın hayat görüşü bana uymayabilir fakat azmini örnek alabilirim, başka bir kişinin çalışma düzeni bana ilham verebilir ama bilimsel problemlere yaklaşımını eksik bulabilirim. Rol model olmak bence sorumluluk yüklü bir cümle. Başarılı bir insanı topluma “bu kişi size rol model olsun” diye sunduğumuzda aslında hayal kırıklığı yaratma ihtimalini de birlikte sunuyoruz.

Ayrıca bir insanın başarıları yerine çok geri planda kalması gereken özelliklerini onu örnek alması gereken grupla özdeşleştirip ‘sizin önünüzdeki örnek bu kişi olsun’ diye sunmak da bence yanlış bir yaklaşım. Popüler bir örnek olarak, Marie Curie’nin çeşitli sohbetlerde özellikle kadınlara rol model gösterilmesi bana hep çok itici gelmiştir. “Ben büyüyünce bilimle ilgilenmek istiyorum.” diyen bir kız çocuğuna, “O zaman Marie Curie’yi rol model almalısın.“ dediğinizde çocuk da size dönüp “Neden?” diye sorarsa verebileceğiniz tek cevap “Çünkü bilimle uğraşmış bir kadın.” ise iyi niyetli ama yanlış yoldasınız demektir. Bilimle ilgilenen erkek çocuklarına Albert Einstein’ı örnek verirken “Çok başarılı bir erkek” demiyorsak ya da Marie Curie’yi erkek çocuklarına örnek olarak göstermekten kaçınıyorsak, kız çocuklarına da başarılı bir insanı örnek verirken o kişinin cinsiyeti haricindeki özellikleriyle çocuğun kendisini özdeşleştirmesini sağlamaya çalışmanın özgüven sağlamak açısından daha faydalı olacağını düşünüyorum.

Çocukların ve gençlerin gelecekte bilimle ilgilenebileceklerini ve cinsiyetlerinin buna engel olmayacağını anlamalarını sağlamak ince düşünülerek yaklaşılması gerektiren yöntemler gerektirmekte ve hepimize büyük küçük çeşitli sorumluluklar düşmekte. Benim bu yazıyı yazabilmem konusunda bana ilham ve cesaret sağlayan gönüllü platformların varlıklarını sürdürebilmelerine yardımcı olmak, tecrübelerimizi ve fikirlerimizi bizimle aynı mesleği seçmek isteyen gençlerle paylaşmak bizim sorumluluklarımızın bir kısmını oluşturuyor. Esas sorumlu davranmamız gereken nokta ise bilimde eşitliğin sürdürülebilir olmasını sağlamak. Temel bilim ve mühendislik gibi alanların okul sıralarında eskiye kıyasla çok daha dengeli bir öğrenci dağılımı görmek mümkün. Fakat üniversitelerin kadrolarına, akademideki üst düzey yönetici popülasyonlarına, araştırma merkezlerindeki dağılımlara, prestijli konferansların konuşmacı profillerine baktığımızda halen daha büyük bir eşitsizlik görmekteyiz. Meslek tercihi konusunda yol almış olsak bile kariyer yolculuğunda insanların karşılarına koyduğumuz bariyerlerin ve yaptığımız önyargılı seçimlerin sonucunda bilimde eşitliği her aşamada sürdürme konusunda halen daha sınıfta kalmış durumdayız. Sonuç olarak, toplumun her kesimini bilime özendirmek için için rol modeller sunmak, pahalı kampanyalar düzenlemek, yazılar yazmak ya da konuşmalar yapmak yeterli değil. Atmamız gereken en önemli ve etkili adımlar, bulunduğumuz konumdaki gücümüzü önyargısız bir şekilde kullanmak ve kariyer yolculuğundaki insanların önlerine çıkan cinsiyet, ırk, kişisel tercih, fiziksel ya da ruhsal tabanlı engelleri kaldırmak için çaba sarf etmek. Ancak bu şekilde toplumun her kesiminden gençlerin korkmadan bilime yönelmesi konusunda gerçekçi kazanımlar elde edebiliriz.

yazı

Lisans, yüksek lisans ve doktora derecelerimi sırasıyla; Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü ve Koç Üniversitesi Fizik Bölümü'nden aldım. Sonrasında Koç Üniversitesi bünyesinde yer alan KUYTAM araştırma merkezinde araştırmacı olarak çalıştım. Araştırma alanlarım arasında katıhal lazerler ve lazerlerin uygulamaları yer almaktadır. 2019 yılında The Optical Society (OSA) tarafından OSA Ambassador olarak seçildim. Şu an Amerika Birleşik Devletleri'nin Kaliforniya eyaletinde yaşıyorum. İlgi alanlarım arasında amatör kuş ve uçak gözlemciliği, çeşitli mutfaklardan yemekleri yaparak deneyimleme, LEGO'lar ve bilim kurgu gibi alanlar yer alıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir